T24 Haber Merkezi
CHP’liler “Yenidoğan Çetesi”ni İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde protesto etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, bilinen 12 bebeğin ölümünden sorumlu Yenidoğan Çetesiyle alakalı iktidarı ve dönemin sağlık bakanını sorumlu tutarak, “Özel hastaneler patronu Fahrettin Koca‘yı bu ülkeye Sağlık Bakanı yapanlara yuh olsun. Bugün karşı karşıya kaldığımız bu cinayetler, bu 10 bebeğin kaybı buz dağının görünen bir yüzüdür. Biz bu süreçten Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu‘nu sorumlu tutuyoruz, istifa etmelidir. Gün gelecek, devran dönecek. Çeteler ve bu çetelere zemin hazırlayan AKP hesap verecek” dedi.
“Yenidoğan çetesi” skandalıyla ilgili CHP heyeti, partinin Bakırköy İlçe Başkanlığı’nda bir toplantı gerçekleştirdi. Ardından İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde yaşananları protesto edip açıklamalarda bulundu. Açıklamaya CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, Parti Meclisi üyesi Berker Esen, Sağlık Komisyonu Başkanı Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, Ankara Milletvekili Aylin Yaman, Samsun Milletvekili Murat Çam, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Uşak Milletvekili Ali Karaoba, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Yüksek Disiplin Kurulu üyesi İsmail Emre Telci, CHP İstanbul il yöneticileri, Gençlik Kolları, Kadın Kolları başkan ve yöneticiler, sağlıkçılar, sağlık komisyon üyeleri katıldı.
“47 kişiden oluşan bir çete yıllardır bebekleri, yeni doğmuş bebeklerimizi, masum bebeklerimizi, annelerimizin dokuz ay karnında taşıyarak binbir acıyla doğum yaptığı bebeklerimizi kar amaçlı daha fazla para kazanabilmek için işbirliği yaptığı özel hastanelerle birlikte katletti” sözleriyle açıklamasına başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, şunları söyledi:
“Kullanılması gereken ilaçlar daha fazla kar amacıyla para hırsıyla dışarıda satılıyor”
“Bugün biz şunu biliyoruz. Bu düzen yıllardır işliyor. Yıllardır özel hastaneler, sermayeye daha fazla kaynak aktarmak için kurulan özel hastaneler birtakım şirketlere, kişilere, servislerini kiraya vererek sağlık hizmeti veriyorlar. Sözde sağlık hizmeti. Bugün yeni doğan bebeklerimizin, çocuklarımızın maruz kaldığı bu çete 47 kişiden oluşan ve 112 çalışan birkaç tane çalışanın da dahil olduğu çete tarafından işletilen özel hastanelere yönlendirilerek güya tedavi edilmek adı altında ölüme gönderiliyorlar. Ve bu vesileyle de bizim kaynaklarımız bu çetelere aktarılıyor. Sermayeye aktarılıyor. Burada bu bebeklere doktorların, uzmanlarının bakması gerekirken 24 saat uzman tarafından gözaltında tedavi altında bulundurulması gerekirken maalesef hemşireler tarafından bakılıyor. Güya tedavi ediliyor. Kullanılması gereken ilaçlar daha fazla kar amacıyla para hırsıyla dışarıda satılıyor. Hemşireler bakıyorlar. Bu işin uzmanı olması gerekirken uzman hekim dionakoloji uzmanı olması gerekirken hemşireler bakıyor. Özel olarak beslenmesi gerekirken beslenemiyor. Birinci derece yoğun bakımken üçüncü derece gösteriliyor. Ve tüm bunlar Sağlık Bakanlığı’nın gözleri önünde sağlık müdürlüğünün gözleri önünde oluyor. Ve SGK’ nın gözleri önünde oluyor.
“Sağlık Müdürlüğü’nden randevu istedik, SGK’ dan randevu istedik, kaçtılar”
Fakat yıllardır bu düzen işlerken ve bugün iddianameden gördüğümüz gibi sağlık müdürlüğünün yetkililerinin bizim önceden bundan haberimiz oldu. Gittik, baktık. Fakat bekledik. Bir isimsiz CİMER’ in ihbarların olduğuna dair kendilerinin itirafları vardır. Dönemin Sağlık Müdürü şu anki Sağlık Bakanı buna göz yummuştur. Bu katliam, bu bebeklerin göz göre göre ölüme gönderilmesi sağlık müdürlüğünün, Sağlık Bakanlığı’nın gözleri önünde göz göre göre olmuştur. Bebeklerimiz göz göre göre ölüme gönderilmiştir. Biz ve bu olay anlaşıldıktan sonra da bu hastaneler hala hizmet vermeye devam etmiş. Ve bebeklerinde yine bu şekilde hayatını kaybetmesine, katledilmesine göz yummuştur. Biz bugün burada toplandık. Bu bebeklerimizin hakkını savunmak için toplandık. Sağlık Müdürlüğü’nden randevu istedik. Görüşmek istedik. SGK’ dan. Randevu istedik, görüşmek istedik. Maalesef kaçtılar. Kaçtılar. Milletvekillerimizle birlikte bu olayın üzerine düşmemiz, bu olayı takip etmemiz, maalesef kendilerini rahatsız etti. Evet biz şurada tespit edilen 10 bebeğimizin hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntümüzü ifade ediyoruz. Fakat şunu soruyoruz. Bu sadece 10 bebekle mi sınırlıdır? Yıllar içinde kaç bebeğimiz hayatını kaybetmiştir? Sağlığını kaybetmiştir. Ve bugün sakat kalan bebeklerimiz çok büyük sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalmışlardır. Bizler acılı ailelerimizin hayatını kaybeden, sakat kalan bebeklerimizin bugün burada sözcüsüyüz. Adalet istiyoruz”
“Özelleştirme ortaklarından birinin de eski sağlık bakanı Müezzinoğlu olduğunu üzülerek öğrendik”
Konuşması zaman zaman “Bakan istifa” sloganıyla kesilen Şahbaz, açıklamasına şöyle devam etti:
“Bugün baktığımız zaman bu sermayenin bu özel hastanelerin yandaş sermayeye, kamudan kaynak aktarmak üzere oluşturulmuş olan bu sağlıkta özelleştirmenin ortaklarından bir tanesinin de eski sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu olduğunu bir hastane sahibi olduğunu maalesef üzülerek öğrendik. Özel hastaneler patronu Fahrettin Koca’yı bu ülkeye Sağlık Bakanı yapanlara yuh olsun, yuh olsun. Bugün karşı karşıya kaldığımız bu cinayetler bu 10 bebeğin kaybı buz dağının görünen bir yüzüdür. Bu katliamlar zinciri sağlıkta çeteleşmenin sağlıkta özelleştirmenin sağlıkta ticarileşmenin ve insan sağlığını piyasa koşullarına ticarete bir meta olarak ortaya koyan sağlık politikalarının ve bu politikaların yürütücüsü olan AKP’nin eseridir. AKP’nin. Bugün İstanbul’da özel hastane sayısı kamu hastaneleri sayısının iki katı. Bugün İstanbul’da yatakların, normal yatakların yüzde 35 özel hastane yatağı. Ve tüm Türkiye’de yeni doğan yoğun bakım yatakları yarıdan fazlası maalesef özel hastanelerde. Biz diyoruz ki bu çeteler var. Bu çete var. Sonuna kadar da cezalandırılması gerekir. Ama esas olan sivrisinekleri öldürmek değil, bataklığı kurutmaktır. Bataklığı kurutmak.
“Bugün yeni doğan çetesi yarın yetişkin yoğun çetesi yarın öbür gün kardiyoloji servisi çetesi”
Sağlıkta özelleştirmeyi bataklık olarak tanımlayan Şahbaz, 85 milyonun sağlığının, can güvenliğinin kar hırsı pahasına bu sermayenin eline bırakıldığını ifade etti. Sistemin bu şekilde ilerlemesi durumunda farklı çetelerin ortaya çıkacağını belirten Şahbaz, “Biz onun için diyoruz ki sağlıkta kamucu her vatandaşımız için eşit, nitelikli ve ulaşılabilir ücretsiz sağlık hizmeti olmazsa olmazdır. Bu şekilde devam edersek bebeklerimiz yetişkinlerimiz, yaşlılarımız, hepimiz gençlerimiz maalesef. Sağlığımızı yitirmeye ve ölmeye çetelerin kurbanı olmaya devam edeceğiz” dedi.
“Yıllardır bu ülkeyi tek adam rejimiyle yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan istifa etmelidir”
Bu süreçten Sağlık Bakanlığı’nı sorumlu tuttuklarını söyleyen Genel Başkan Yardımcısı, “Burada 8 yıl İl Sağlık Müdürlüğü yaparak bu uygulamalara göz yuman dönemin, İl Sağlık müdürü bugünün Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nu sorumlu tutuyoruz, sorumludur. İstifa etmelidir. Bu Sağlık Bakanı’na halkımızın sağlığı emanet edilemez. Edilemez. İstifa etmelidir. Bugüne kadar özel hastane patronlarıyla sağlığı yöneten AKP istifa etmelidir. AKP yönetimi istifa etmelidir. Hükümet istifa etmelidir. Ve bir şey daha var. Yıllardır bu ülkeyi tek adam rejimiyle yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istifa etmelidir. Bu bu ölümlerin sorumlusudur. Bu katliamın sorumlusudur. Bebek ölümlerinin, kadın cinayetlerinin, çocuklarımızın, kızlarımızın ölümünden sorumludur. Emekçilerimizin, hepimizin ölümünden sorumludur. Bugün eğer Soma’da 301 madencimiz sadece iş sağlığı güvenliği önlemleri alınmadığı için ölmüşse bundan sorumludur” dedi.
“Bu katliamların sorumlusu bellidir. Bu katliamların sorumlusu AKP’dir”
Şahbaz, emekçilerin, madencilerin can güvenliği olmamasının, emek cinayeti işlenmesinin sorumlusunun AKP ve onun genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylerken, “Şu anki tek adam rejiminin sahibi olan’dır. Cumhurbaşkanı’dır. Ve AKP bakanlarıyla, Cumhurbaşkanıyla istifa etmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bebeklerimizin hakkını sonuna kadar savunacağız. Sonuna kadar bu davanın takipçisi olacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde meydanlarda, her alanda bebeklerimizin adaleti için buradayız. Evet çözüm diyoruz. Çözüm sağlıkta özelleştirme değil kamucu bir bakış açısıyla halkın sağlığı için her bireyin ücretsiz nitelikli ulaşılabilir ve eşit sağlık hizmetine, kamusal sağlık hizmetine ulaşmasıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bebeklerimizin hakkını savunurken bugün bu kötü ve bu katliama zemin hazırlayan şu anki kapatılan özel hastanelerin bir an önce kamulaştırılarak kamu eliyle işletilmesi ve halkımıza hemşehrilerimize hizmet vermesini talep ediyoruz” dedi.
“Bu çeteler doktorlarımızı, sağlık emekçilerimizi kirletemezler, lekeleyemezler”
Çetelerin, kötülerin yanında, insanların sağlıklı olması için gece gündüz çalışan, büyük bir fedakarlıkla sağlık hizmeti veren doktorlara, hemşirelere, sağlık emekçilerine teşekkür eden Şahbaz, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Bu çeteler AKP’nin yandaş sermayesi tarafından beslenen, büyütülen bu çeteler doktorlarımızı, sağlık emekçilerimizi kirletemezler. Lekeleyemezler. Sağlık emekçilerimiz her zaman bizim yanımızdadır bunu biliyoruz. Biraz önce kendileri buradaydılar. Ve bu taleplerini kendilerini ifade ettiler. Bizler için sağlık ordumuzla kamusal özlük haklarıyla çalışan ve garanti ücretle çalışan. Bir sağlık ordusu ve sağlık hizmeti personeliyle bu ülkeyi adaletle yöneteceğiz. Ve tüm vatandaşlarımız için sağlıklı, uzun ömürler yaşaması için elimizden gelen tüm düzenlemeleri yapacağız… Ve son söz olarak şunu söylüyoruz. Çeteler gün gelecek devran dönecek. Çeteler ve bu çetelere zemin hazırlayan AKP hesap verecek” (ANKA)
Ne olmuştu? İstanbul’da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22’si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var? İddianamede şüpheliler için “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin “maktul”, 5 kişinin “müşteki”, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün “suçtan zarar gören”, 19 hastane ve sağlık şirketi “malen sorumlu”, 47 kişi de “şüpheli” olarak yer aldı. Doktor Fırat Sarı’nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK’den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K’nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E’nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O’nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E’nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti Raporda, bebek Ö.H’ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G’nin hemşirelere “adrenalini kapat” talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S’nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan “prostavazin” isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtları İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı’nın Sarı’ya “Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu” söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar’ın şüpheli Hasan Basri Gök’le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök’ün “Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur” dediği, Sayar’ın ise “Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani” dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik’in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir’in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı’nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan “yenidoğan çetesi” açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok Aileler anlattı Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. “Bebeğimizi kaybettik” Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. “Yenidoğan çetesi” nasıl deşifre edildi? İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, “Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık” dedi. Ne kadar ceza isteniyor? İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine “dolandırıcılık” suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmişti Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E’nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5’i tutuklanmış, 3’ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|